Bu Blogda Ara

27 Şubat 2009 Cuma

kuzenimiz RANA...:)

her tatilde ankara daki kuzeni rana ile buluşmaları artık birer eğlenceye döndü....ilk zamanlar (yani can küçükken) bu gerçekten çok zorlu oluyordu... biri oyun oynamak isterken diğeri umursamazca (bu can oluyor) dolaşıyordu....sonrasında oyuncak kavgaları, gözyaşı,büyük olanın incinmesi :(
ama artık can ın sosyalleşmesi,arkadaşlığı , kardeşliği ,birlikte birşeyler yapmanın tadına varmayı iyice öğrenmesiyle ayrılmaları gerçekten zor oluyor....
işte en son ara tatilde kuzen rana bize geldi....:))
kardeşliği doyasıya yaşadılar....

not: ablacım serkancım bu fotolar sizler için .... bakın bakalım neler yapmışlar....




























26 Şubat 2009 Perşembe

kreşe gitmek bu kadar zor mu?

can la ilk kreş deneyimimizi 33 aylıkken yaşamıştık....

doğma büyüme ankaralı olan ben eşimin işi dolayısıyla Ordu'ya yerleştik .... bu durum aile fertleri açısından çokta olumlu olmadı haliyle...can anneanne babanne dede teyze hala kuzen vb. ilişkilerinden biraz uzak büyüdü...buraların yabancısı olunca birde üstüne çevre edinme döneminde can ın bebek olması durumu eklenince iyiden iyiye evci olduk....bundan mıdır bilinmez can biraz anneye bağımlı büyüdü....bir dönem hem onun için hem benim için gerçekten bunalımlıydı...ne ben onsuz ne o bensiz iki adım atamaz olmuştuk....oğlumu biryerlere bırakıp şöyle yarım saat kendimle başbaşa zaman geçirmeye gerçekten çok ihtiyacım vardı...ama asıl önemlisi bu can için şarttı...eğer bunu sağlayamazsam özgüveni düşük bir çocuk yetiştirme kaygısı günden güne içimde büyüyordu....babayla parka giderken bile bir gözüyle beni kontrol ediyordu ... eşimle bu konuda inanılmaz mücadele verdik...yarım saat gözyaşı dökmesine içim parçalanarak katlanıp evden çıkıyordum....babayla olmasına rağmen benim yokluğum onun için tam bir felaketti....ilk önceleri çöp atıcam bahanesiyle kısa süreli evden çıkmaya başladım....sonra bakkala gidiyorum diye , sonra markete, sonra doktora gidiyorum diye süreleri uzattık...evet bu durum sorunumuza çözüm oldu....en azından artık babayla evde yalnız kalıp beni sormadan vakit geçirebiliyordu.....

peki ben şimdi bunları neden anlattım....baştada söylediğim gibi kreşe gidebilme sürecinin ilk adımlarını size az çok tanımlamak istedim...çünkü bu süreç bizim için gerçekten çok zorluydu...

pek çok aile bu sorunu yaşıyor olabilir ama bizimki tam bir kabustu.....evet gelelim 33 aylık olduğumuz döneme....evet dediğimiz an başımıza geleceklerden gerçekten habersizdik...can birkaç saatlik ayrılıklara artık ses çıkarmıyordu, wc problemini çözmüştü, dil gelişimi olumluydu ( kendini ifade edebiliyordu) , arkadaş ilişkileri paylaşma düzeyinde bile olumluydu,kurallara yaşının gereğince uyabiliyordu...genel olarak hazır görünüyor dimi....kreşe gidildi , ön görüşmeler yapıldı bu arada can kreşi sevdiğini gösteren hareketlerde bulundu ve yarın sabah alalım denildi....sabah olduğunda canı sakin birşekilde servise verdim....ve yarım saat sonrada ben evden çıktım...gittiğimde bahçede oyun oynuyorlardı...iyide gözüküyordu....gizlice içeriye girdim ve bilgisayardan oğluşumu izledim.....tam üç saat beni hiç sormadı...süre yeterli diyip oğluma gözüktüm..beni görünce çok mutlu oldu ve eve döndük....evde eşimle saatlerce konuştuk sanırım başardık üzerine ....

ikinci gün sabahı.....ordu da bir evden ağlama sesleri yükseliyor...boynuma yapışmış gitmemde gitmem diyen oğlum.....ben ağlamakla ağlamamak arasında servise bırakıyorum oğlumu ve kapı kapanıp servis uzaklaşıyor...bu sefer hemen hazırlanıp kreşe gidiyorum...ama şaşkınım can da hiçbir ağlama yok yine üç saat sakin davranıyor eve getiriyorum...

üçüncü gün....yine ağlayarak servise binme...ancak bu kez 3 saat sonra kreşe gelin diye talimat alıyorum kreşten...peki diyorum....diyorum ama yarım saat sonra bir telefon ,

"çiğdem hanım biz can ı susturamıyoruz ne yaptıysak olmadı" diye...

sanırım ordu yolları hiç bu kadar uzun gelmemişti bana....tüm trafik ışıkları benim aceleme inat kırmızıyı gösteriyordu....tüm taksilerse saklambaç oynarcasına etraftan silinmişlerdi sanki....

kreşe vardığımda öğretmenimizin elinde bir peçete ne olur sileyim diye yalvaran çaresiz bir insan....bizimkiyse,

"hayııııııııııır annem silsin istiyorum sen silme" diye bağırıyor ,ağlıyor.....

dördüncü gün .....sırf direncimizi ölçmek adına gönderdim ve anladım ki henüz hazır değiliz...öncelikle psikolojimiz önemli olduğu için en az altı ay daha beklemeye karar verdik....ve o dört günün acısını tam 1 ay çektik....çünkü kısa sürelerlede olsa benden ayrılmayı kabul eden can artık asla durumuna geri dönmüştü...1 aylık sürede herşeyi silbaştan alarak tekrar ettik....ama 3 yaşla birlikte can da yeni değişimler başladı....artık ben istemeden

"anne markete sen gitsen ben hiç gelmek istemiyorum " diyerek beni evden kendi isteğiyle göndermek istemeler başladı...artık her anımda yanımda olma isteği tamamen kırılmıştı....daha özerk daha özgür daha az kucağımda olma isteği vardı....tabi bu arada okuduğumuz kaynaklar denediğimiz yöntemlerin faydasını da unutmamak gerekiyor....


ve anahtar sözcüğü bulduğumda allahtan çok geç değildi....

"KENDİ YALNIZLIĞINI ÇOCUĞUNA YÜKLEMEKTEN VAZGEÇ"

çocuğun bana olan bağımlılığı kendimi ona karşı tek sorumlu olarak görmemden ve farklı bir şehirde olmamdan kaynaklanan yalnızlığımı herşeyi onunla yaparak unutmaya çalışmamdan başka birşey değildi.....

ve ben üstümde hissettiğim bu ağırlığı üzerimden attıktan sonra can 38 aylık olduğunda ikinci defa kreşe başladık...ve benim rahatlığımdan mıdır yoksa artık zamanı geldiğinden midir bilinmez hiçbir alışma problemi yaşamadan kreşe başladık......


şimdide diğer çocuklardan kaynaklanan sorunların bizi beklediğinden habersizce.....
işte o dönemlere ait bir kare...........

24 Şubat 2009 Salı

iyileştik desekte gün içerisinde yorgun düşüp , tavşanımıza sarılıp küçük dinlenmeler yaşadık...şu aralar "arthur" sevdiğimiz çizgi filmler arasında......ama en favorilerimiz "caillou" ve "loui" ...

"caillou" 4 yaşında bir erkek çocuğun hayal dünyasına inmeyi başarabilen ender çizgi filmllerden bence...ve can bunun fazlasıyla farkında....her bölümünde mutlaka kendiyle ilgili birşeyler bulmayı başarıyor...annesinin caillou'ya yaklaşımında inanın ben bile bişeyler buluyorum :)


"loui" ise resim yapmayı öğreten bir tavşan....işin içinde resim varsa asla kaçırmayız...bölüm bittiğinde kağıt kaleme hemen sarılırız....:))

bugün yine evdeydik.......

aslında ateşimiz düştü...keyfimizde yerinde ancak bugün evde kalıp (kreşe gitmeyip)keyif yapmak istedik...uzun zamandır oğlumla başbaşa vakit geçirememiştik....bu nedenle bugün her anı doya doya geçirmeye çalıştık.
bir ara herşey çok güzel olsa da küsüştük....:( nasıl yani demeyin bende anlamadım...sebep olarak şu öne sürüldü....salona ondan önce gidip oturduğum için küsmüş bana...:))

22 Şubat 2009 Pazar

şu sıralar hastayız.........

Tam kış bitti ,hastalıklar da bizi bırakır derken .......kışta geri geldi , hastalıklarda.......19 şubat sabahı can ı kreşe hazırlamak üzere yanına gittiğimde hayretler içinde kaldım....çocuk bir gecede grip olmuştu...burun foşur foşur....ama gözler cin gibi....
"anne bugün tiyatro var....." diye güne başlayan miniğim....
göndermekle göndermemek arasındaki ikilemde dolaşırken can çoktan uyanmış yatağında dikilmiş zıpzıp zıplıyor...bir yandanda tiyatronun heyecanı var üzerimizde.........mecbur ogün gidiyor kreşe....akşamda pek fena gelmiyor eve ama ertesi gün gelmeyeceğini bildiriyorum öğretmenimize....cuma ve cumartesimiz burun akıntısıyla geçti...enerjiyse tam gaz yerindeydi....ancak cumartesi gecesi ateşler içinde yandık.....ilacın etkisiyle bugünü yarı iyi yarı kötü atlattık...ah bu çocuklar hastalıktan hiç anlamıyorlar....ancak ateşi çıktığı anlarda
"annecim söz veriyorum kendimi yormayacağım " diyor....azıcık düşüncede,
"annecim hadi yakalamacılık oynayalım"diye beni ebeliyor....:))
umarım bu son olur....hastalıklar tüm çocuklardan uzak durur........